Öncelikle bölgeye ve Türkiye'ye sonrasında ise dünyaya tanıtarak küresel ölçekte su kullanımının doğru yönlendirilmesini sağlamak amacıyla hayata geçirilen Lisinia Doğa Projesi üzerine kurucusu Öztürk Sarıca ile konuştuk.
Uzun yıllardır Burdur'un Yeşilova ilçesine bağlı Akçaköy'de ailesi ile birlikte, yaşayan doğa ile baş başa bir çocukluk geçiren Öztürk Sarıca'nın ve Lisinya'nın hikayesi ilk gördüğü andan itibaren çok etkilendiği "Ardıç" ağacıyla başlar.en olumsuz şartlarda yaşama, direniş ve dayanıklılığın simgesi, olarak gördüğü Ardıç Ağacı'nın suyu ne kadar az tükettiğini, en kıraç yerden en sulak yere kadar her yerde yaşamı sürebildiğini, insanları gölgesinde ağırlayıp, uğurladığı zamanları görür. Biraz büyüyüp kitap okumaya başlayınca ardıç kuşları ve ardıç ağacı arasındaki mükemmel uyumu öğrenir. Yere dökülen ağacın tohumları ardıç kuşunun sindirim sisteminde hayat bulur ve dışarı atılarak toprağa karışan bu tohumlar çimlenir.
Doğadaki tüm canlı ve cansız varlıklar arasındaki sonsuz uyumu, özellikle son 30 yılda doğanın kirlenmişliği ve bunun yansıması olarak da ortaya çıkan kanseri gören Sarıca, kendini adadığı doğal hayatın sürmesi ve gelecek nesillere aktarılması için kolları sıvamaya karar verir.
Öztürk Bey, Lisinia'yı ve Lisinia'nın amacını bize anlatabilir misiniz?
Lisinia Doğa olarak Burdur Gölü'nün çekilmesine dikkat çekmek ve çekilmenin sonlandırılarak gölün kurtarılmasını sağlamak amacıyla 5 yıl önce başlatılan "Lisinia'dan Dünya'ya ; Yaşamak İçin Burdur Gölünü Yaşat !" projesiyle merkez bünyesindeki tüm faaliyetlerde, civar köylerde ve bölge
genelinde örnek bir model oluşturmak ve bu modeli öncelikle bölgeye ve ülkemize sonrasında ise dünyaya tanıtarak küresel ölçekte su kullanımının doğru yönlendirilmesini sağlamak amacıyla çalışmalar yürütülmektedir.
Lisinia Proje; 2005'te Lisinia Yaban Hayatı Rehabilitasyon Merkezi olarak çalışmalarına başladı. Aynı yıl 8 yeni alt projeyle doğa için destek ve hibe almadan çalışmalarını sürdürdü. 2014 Lavanta Deresi Projesi'yle beraber sürdürülebilir tarıma dayalı bir yapıya adım atıldı. 2012'den bu tarafa Küresel Çevre Derneği (GEO) ile Lisinia Proje, başta geleceği şekillendirecek çocuklar ve gençler olmak üzere tüm bireylerin de içinde yer aldığı fark yaratan ve değişim sağlayan projelerin oluşturulması, yapılan çalışmaların ulusal ve uluslar arası alanda tanıtımlarının yapılması, karşılıklı iyi uygulama örnekleri sayesinde tecrübe aktarımının sağlanması ve doğa okulu gibi birçok projede beraber çalışmışlardır. Küresel Çevre Derneği üyeleri, Lisinia Proje'nin daimi olmak üzere yürekten gönüllüleridir. Lisinia Proje'nin kurucusuyum Küresel Çevre Derneği'nin Onursal Başkanlığını yapmaktayım.
Burdur Gölün'ün öneminden bahsedebilir misiniz?
Tektonik bir göl olan Burdur Gölü eski çağlarda 200 metre derinliğinde geniş bir su kütlesiyken, günümüzde ortalama 8 metre derinliğinde olan bir su kütlesi haline gelmiştir. Yerkürenin ısınması, iklimsel değişiklikler sonucu buharlaşmanın çok, yağışın az olması ile birlikte su azalarak günümüze kadar gelmiştir. Günümüzde ise yine iklimsel değişiklikler, modern tarım uygulamaları, sözde içme suyu göletleri ile göl artık beslenemez duruma gelmiş, 20-30 yıl ömür biçilen bir göl halini almıştır. Burdur Gölü'nü bir havza olarak düşünmek gerekmektedir. Göle uzak alanlardaki suyun kullanımı dahi gölü ciddi şekilde etkilemektedir.
Burdur ve çevre havza için hayati önem taşıyan gölün kurtarılarak gelecek nesillere aktarılması bölge açısından hayati önem arz etmektedir.
Yürütmüş olduğunuz projede kıt kaynaklardan biri olan suyun en ekonomik ve tasarruflu şekilde kullanılması için alternatif ürünler yetiştiriyorsunuz bize bunlardan bahsedebilir misiniz ve projeye başladığınız süre zarfından bu yana katettğiniz yol nedir?
İnsan hayatının havadan sonra en vazgeçilmezi sudur. Son 30 yılda, toplam hacminin %40'ını kaybetmiş tektonik yapıdaki Burdur Gölü; çevresel anlamda susuz kalınacağının göstergesidir. Gölün yok olma tarihi olacak olan 2045'e kadar tedbir alınmazsa kuşkusuz bu göç yolundaki yaban hayatı ve insanlar olumsuz etkilenecektir.
Burdur Gölü'nün kapasitesi 4,3 milyar tondur. Burdur Gölü'nde her yıl 330 milyon ton su yok olmaktadır. Ortalama 170 milyon ton su yer altı ve yağmur sularından sağlanırken, 150 milyon ton yıllık su açığı oluşmaktadır. Bu açığın 75 milyon tonu; damlama sulama sistemleri kullanılarak ve büyük baş hayvancılık yapan halkın bir kısmını küçük baş hayvancılığa, bir kısmını da aromatik bitki yetiştiriciliğine yönlendirerek sağlanabilir.
Bu amaçla Lisinia Proje; 
Büyük baş hayvancılık projesini revize ederek;
Gül Projesi
Lavanta Projesi (Lavandin)
Lavanta Deresi Projesi
Lavanta (Lavandin)
Kekik (Bilyalı Kekik)
Adaçayı (Çalba ve Tıbbi Adaçayı)
Limon Melisa
Şakayık
projelerinin bir kısmını hali hazırda gerçekleştirmiş, bir kısmına da başlamış ve kısa zamanda çok iyi sonuçlar almıştır.
Lisinia Proje olarak; bu bitkinin, Burdur florasında bulunması, ayı gülü neslinin tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kalması, Burdur ikliminin bu bitkinin yetiştirilmesine uygun olması sebebiyle 4 dekarlık alanda 1600 adet fide dikimi yapıldı
Büyükbaş hayvancılığın önemli olduğu bu yörede proje adına hayvancılıkta yaptığınız çalışmalar varmı?
Göller yöresi son 30 yılda sulak alanlarının bir kısmını küresel ısınma kaynaklı olarak kaybetti. Bölgesel anlamda son 20 yılda hızla gelişen büyükbaş hayvancılık ve hayvancılıkla paralel gelişen sulu tarım (mısır, yonca) kaybedilmemiş sulak alanlar ve göller için (Burdur gölü) tehlike oluşturmaktadır. Göller yöresinde yapılan gölet ve sondajlar en çok mısır ve yonca tarımı için kullanılmaktadır. Mısır ve yonca büyük baş hayvancılıkta kaba yemin dolayısıyla karlılığın olmazsa olmazlarıdır.
Sulak alanların hızla yok olması, Burdur Gölünün kuruması, yöresel anlamda su kıtlığı ve çevre kirliliği yaratacaktır. Bunun sonucu olarak da yörede ki insanlar hastalanacak yada yöreyi terkedecektir. Önümüzdeki 30 -40 yıllık süreçte küresel ısınma verileri ve büyükbaş hayvancılıkta tüketilecek tahmini su verileri yöredeki birçok sulak alan ve Burdur Gölünün tamamen kuruyacağı yada minimum seviyelere ineceği şeklindedir.Gelecek nesillerin sağlıklı yaşamı ve yeşil bir dünya için, su; olmazsa olmazımızdır...
Lisinia Proje 12 yıldan beri gelecek nesillerin sağlıklı yaşamı ve yeşil bir dünya için projeler üretmektedir.Yöre halkının en önemli geçim kaynağının büyükbaş hayvancılık olduğu bilinmektedir. Sondajların yasaklanması, göletlerin boşaltılması yöre insanını cezalandırmak anlamına gelecektir. Çünkü sular olmazsa mısır ve yonca yetiştiremeyecek, hayvanları aç kalacak, para kazanamayacak ve yöreyi terkedecektir. Bu yüzdendir ki Lisinia Proje halkın para kazanabileceği büyükbaş hayvancılığa alternatif projeler üretmektedir. En önemlisi şuan Expo 2016 Antalya da gösterimde olan aromatik bitki projesidir. En son yapmış olduğu Lavanta Deresi Projesi ile kurumuş olan Çorak Göl yağışsız geçen sonbahar kış ve bahar aylarına rağmen su tutmuştur ve Flamingolara ev sahipliği yapmaktadır.
Lisinia Proje gelecek nesillerin sağlıklı yaşamı ve yeşil bir dünya sloganıyla hem geleceğimizi yeşertmek hem de yöre halkının para kazanarak yöresini terketmemesi için çalışmalarını sürdürmektedir.
Büyükbaş hayvancılığa alternatif aromatik bitki projesinden sonraki en önemli projemiz küçükbaş hayvancılık, küçükbaş hayvancılıkta da hedefimiz
keçi projesidir. Keçi projesiyle başlangıçta 200 keçi ile gösterim projesi hazırlanmış olup gerekli sunumu yapılmaktadır.
Projenin faydaları;
*Büyükbaş hayvancılığa alternatif bir projedir.
*Kaba yem ihtiyacını sulu tarımdan karşılamadığı için göller yöresinin sularına katkısı olur.
*Yola yakın alanlar ve ormanlarda kurumuş otları yediği için yangınlara engel olur.
*Ülkemiz mera alanları kısıtlı olduğu için ekolojik üretim (doğal üretim) hayvancılıkta kısıtlıdır. Keçi projesinin yaygınlaşmasıyla ülkenin süt ve özellikle et ihtiyacı doğal yollardan karşılanmış olacaktır.
*Ülkemiz insanının bir kısmının hayatı konar göçerlik üzerine kuruludur.Bu insanlara keçi tekrar kazandırılmış olacaktır.
*Eski Türk ve Osmanlı geleneklerinde, düğünlerinde, kurbanlarında keçinin ayrı bir yeri vardır. Bu projeyle yok olmaya yüz tutan pek çok gelenek geri kazanılmış olacaktır.
*Keçiler ağaçlık alanlarda ağaçların alt dallarını yiyerek budama işlemini yapmaktadır, bu da ormanlarımıza katkıdır.
*Keçiler otladıkları alanlara idrar ve dışkılarını bıraktıkları için doğal gübreleme yaparak topraktaki organik madde miktarını artırmaktadırlar.
*Bu proje ile tarım susuz olarak (yulaf, arpa, buğday, çavdar) yapılacak, keçiler bu tarlalarda otlayacak, zaman zaman da vejetasyonunu tamamlamış ormanlık alanlarda otlatılarak doğa ekonomisine geçiş sağlanacaktır.
*Göller yöresine özgü kaybolmaya yüz tutmuş honamlı ırkı keçilerin çoğalması sağlanarak bu konuda gen muhafazası çalışmaları yürütülecektir.
*Keçiler kendi öz kültürümüzdür,ilerlemiş toplumların tamamı öz kültürüne sahip çıkmış toplumlardır.
*Keçi Projesi ile şehirden kırsala göçün önü açılmış olacak ve insanlar keçi yetiştiriciliğinden para kazanacaktır.


Röportaj:Tuğba Gülsever