Çanakkale Domatesi deyip geçmeyin. Ne emek ne alın teri var onda. Sadece domates değil konu, yediğimiz ekmek, meyveler, içtiğimiz süt. Bize gelene kadar tohumdan fideye, fideden bitkiye, birer bebek gibi büyütülüyorlar.
Tarlalardan alınan ürünler ‘domates kasasıyla 10 TL belki kilosu 0,30 kuruşa gelse bile şehirdeki markette kaç katına satılıyor, asıl emek veren kazanamıyor. O domatesin fidesinin dikiminden meyve verip toplanmasına kadar olan o süreçte ne çileler çekiliyor, ne alın terleri dökülüyor, aileler canla başla tüm sezon tarlada, o yakıcı güneşin altında çapa yapıyorlar çoluk çocuk hepsi.
Hepsine şahit olduk, o köylünün öğle yemeği sofrasında az mı ağırlandık. Köy kahvelerinde az mı oturduk, dertleştik, tartıştık. İkram edilen o demli çayları birlikte içmedik mi?
İkram edileni almazsan küserdi o güzel yürekli insanlarımız. Bir elmanın görünmeyen yarısı, tezgahtaki domates o nasır tutmuş ellerden geçiyor…
Birbirleriyle tatlı tatlı yarışırlar, rekabet ederler, benim ürünüm daha kırmızı, daha büyük bakar bakar da baktıkça, topladıkça içten içe sevinirler, ah bir de para etse!
Her hafta tarlaları dolaştığımızda bilgi dağıtır, hepsini bahçelerinde ziyaret eder her gidişimizde birinin sofrasında bulurduk kendimizi, bir ağacın gölgesi altına serilen yer sofrasında, yemezsek küserlerdi, az mı oturduk bu saygıdeğer insanların zengin olmayan ama hiçbir sofrada da tadını bulamadığımız peynire, köy ekmeğine ortak olurduk.
Az mı reçete yazdık onlara, faydasını gördüklerinde yücelttikçe yüceltirlerdi. Köy kahvesine gittiğimizde ‘hoş geldiniz’ der ceket iliklerlerdi.
Tarlalar hazırlanır, fideler ailecek dikilir, karıklar açılır, borular çekilir, her gün çoluk çocuk gider gün ağarınca, herkes eline bir çapa alır başlar çapalamaya, boğaz doldurmaya. Sulama yapılır her bitkiye çocuk gibi bakılır. Sadece gübre değildir verilen, umut serpilir ve şefkat aşılanır toprağa.
HASAT ZAMANI KÖYDE ŞENLİK BAŞLAR
Herkesin yüzü güler, yine her zaman olduğu gibi sabah gün ağarırken gidilir tarlaya, herkes toplar ürününü, kasalara dizilir, kadife bez ile parlatılır o domatesler itinayla ve tek tek, hepsi avuçlara sığamayacak kadar büyük, hayır hormonlu değil yanlış anlamayın ÇANAKKALE DOMATESİ bu, o yüzden büyük. Kasalarda parlak, kıpkırmızı domatesler, çil çil.
Köy meydanına gelir römorklarla tarladan, asıl heyecan şimdi başlar, çünkü çiftçi için şölen zamanı ürününü verip parasını alacak, borcunu kapatacak, yıllık hasılatını çıkartacak.
Tek isteği vardır o da ürününü değerinde satmak.Ah bir de para etse!
Tezgahtan domates alırken o nasırlı ellerin, köylü teyzelerimizin, amcalarımızın, çoluk – çocuk ne mücadelelerle bu ürünleri yetiştirdiklerini hatırlayalım ve Milletin efendisinin köylü olduğunu unutmayalım.