DOĞAL ÜRETİMİN ADRESİ : GÜNDÖNÜMÜ ÇİFTLİĞİ

Aysun Sökmen ile Gündönümü Çiftliği hakkında çok özel bir röportaj gerçekleştirdik.

Aysun Sökmen eşiyle birlikte 2000 yılında Gündönümü'nü kurmaya karar verir ve o günden günümüze kadar doğal üretim için işlerini tutkuyla yaparlar. Aysun Sökmen ile Gündönümü Çiftliği hakkında çok özel bir röportaj gerçekleştirdik.

Sayın Aysun Sökmen, sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Gündönümü Çiftliğini kurmaya nasıl karar verdiniz?

Gündönümü'nü eşim Mehmet Sökmen'le ortaklaşa 2000 yılında kurduk. Sonradan ailemize katılan oğlumuz Can ile de devam ediyoruz. Bu işe girişmemizin temel sebepleri arasında zamanı verimli kullanarak üretebilmek, ailemize ve sevdiklerimize daha fazla zaman ayırmak vardı. İstanbul trafiğinde yitip giden zaman en büyük tetikleyici oldu. Geçen zaman içerisinde "ben yaparım"cı anlayışıyla kırsalda bir şehirlinin var olamayacağını anladık. Bu sebeple gündönümü görevini tamamladı. Ülkemizdeki  81 ilde 100'er topluluk kurulması ve makro ölçekte dayanışmaları hayaliyle köylerin asıl sahipleriyle kurulacak ilişkiler vizyonuyla 8bin100 topluluğun birincisini burada kurmak üzere dönüşmekte.

Çiftliğinizde kaç hayvan var? Günlük verimleriniz ne kadar? Hayvanlarınızın bakımı ve beslenmesinde nelere dikkat ediyorsunuz? Onlar için sunmuş olduğunuz özel bakım ve beslenme yöntemleri var mı?

Çiftlikte yaklaşık 200 büyükbaş hayvan var; günlük verim olarak "süt" ü soruyorsanız önemsemediğimiz bir değerdir. Bizim için asıl verim hayvanların onlara sağladığımız ortamda "ne kadar uzun ve sağlıklı yaşayabildikleridir" süt bir sonuçtur işimizde ama birçok insanın ilgisini çekeceği için yine de süt üretim rakamlarımızdan bahsedeyim. Bundan 6-7 sene öncesine kadar endüstriyel besleme yapıyorduk. Laktasyon üretimi (305 gün) inek başı 9,5ton civarındaydı. Geçtiğimiz 7 sene içerisinde endüstriyel beslemeden doğal beslemeye doğru bir geçiş sürecindeyiz. Tahılı yarı yarıya azalttık. GDO'dan kurtulduk, ot ağırlıklı beslemeye geçtik. Şu anda şu anda laktasyon üretimi 6,5tona geriledi. Hedefimiz sıfır tahıl  ve sadece otla beslenen ineklerle 3,5ton/laktasyon ve 20-30 yıl yaşayan bir sürüdür.

Tek tip inek sahibi olmak endüstriyel,monokültür anlayış demek..Biz artık bununla ilgilenmiyoruz. 8bin100 gündönümü'nde bitkisel ve hayvansal çeşitlilik ile toprağı beslemeyi, sağlığına kavuşturmayı hedefliyoruz. Bunun için 12 komşu arıyoruz, birbirini yaptıkları işle tamamlayacak ve aynı toprağa hizmet etme algısı ile çalışacak. Şimdilik tavukçu komşumuzu bulduk ,gezer kümesleri henüz geldi. Tavuklarda önümüzdeki aya gelecek. Kasabından koyuncusuna ,fırıncısından mimarına bizi tamamlayacak ve topraklarda dayanıklılık, bereketi sağlamak üzere işbirliği yapacak komşular geldiğinde dayanıklı, kendini yapılandırabilen ve doğduğu yerde doyan canlılar olacağız.

Hayvanlarımızın olsun, insanların olsun,bitkilerin olsun hayatlarının kalitesini belirleyen 3 temel faktör olduğunu düşünüyoruz;1-genetik 2-ne yediğiniz 3-sosyal çevre

Her bir faktör için doğayı taklit ediyoruz. Yaklaşımımız onları doğalarına uygun beslemek ve hayvan refahı adına  tüm ihtiyaçlarını gözlemleyip algılamaya çalışmak ve elbette karşılamak .Bu anlamda doğanın beklentisi çeşitlilik. Birbirini besleyen bir döngü şart-tek tip buğday, ayçiçeği ekerek tek tip inek besleyerek dengeyi bozuyoruz.

                      

Sizce sütte kaliteyi ne belirler?

İşletmemizde üretilen süt kalitesini çok beğeniyoruz. Çiğ sütte kaliteyi oluşturan 5 ana etken olduğunu düşünüyorum.Hayvan sağlığı; ülkemizde zoonoz hastalıklar çok yaygın. Verem, brusellosis ve şap sık duyduklarımız. Bakanlığın "hastalıklardan arı sürüler" adı altında çok iyi bir programı var. Yılda bir defa başvurusu olan sürülerde tek tek kan ve deri testi yapıyorlar. Hastalıklardan arı olan sürülere sertifika ve ek prim veriyorlar. Ülkemizde üst üste 11 sene boyunca ariliği olan tek işletme olmaktan gurur duymaktayız. Bir sütte kaliteyi neyin belirlediğini konuşuyorsak; öncelikle verem olmadığını bildiğiniz bir inekten alınmış bir süt en önemli kriter olmalı diye düşünüyorum.

Sağım hijyeni; sağım hijyeni ve soğutma protokolleri beher sağımda ve sağım sonrasında titizlikle uygulanması gerekli ritüellerdir. Böylelikle ml/mikroorganizma adetleri açısından 5-15 bin arası bir seviye yakalamak olanaklıdır. Bunu iyi bir meme temizleme protokolü, sağım sonrası tüm sağım hattının doğru süre ve ısılarda su ve temizleyicilerle yıkanması, haftada bir hattın manuel temizliği,4 ayda bir parça değişimi gibi titizliklerle sağlamaktayız.16 senedir hem üretip hem tükettiğim için ben sağılmış sütte hijyen kalitesini tadımla algılayabilir durumdayım artık.

Besleme; ne yersek o'yuz..İnekler daha az tahıl ve daha doğal beslendikçe ağızları mis gibi, dışkıları da toprak gibi kokuyor. Doğal olarak yedikleri ürettikleri sütün kalitesine de yansıyor. Sütün içerisindeki kuru madde (yağ+protein+diğer) beslemeye, ineğin ırkına ve ineğin laktasyonun hangi döneminde olduğuna bağlıdır. Birçok insan sütü içerdiği krema oranı ile değerlendirir ben ise öncelikle o hayvanın hastalıklardan ari olup olmadığına bakarım.

Hayvan refahı; süt salım takdir edersiniz ki gayet hormonal bir olay. süt başlı başına şefkat içeren bir içecek. Dolayısıyla inek mutluyken, rahatken verdiği süt ile gerginlik içerisindeyken ürettiği sütün aynı olmasını bekleyemeyiz.

Irk; elbette badem gözlü bir karadeniz jersey ırkının sütünün yağına hiçbir diğer ırk yetişemez. Protein değerleri açısından da montofon ırkı öne çıkar. Dengeli bir kuru madde diyorsanız simental. İçimlik süt diyorsanız siyah alaca ama bir de enfes yerli ırklarımız var ki; onların kuru madde oranı ve bunun üzerinden lezzetine pek az ırk erişebilir.

Son dönemlerde özellikle tıp camiasından gelen "market sütlerini veya hazır sütleri içmeyin" uyarıları sonucunda doğal çiftlik sütüne olan merak da artıyor.  Bu konuda neler söylersiniz? En sağlıklı ve hijyenik süt sizce nasıl üretilmelidir?

Bu  uyarılara dair görüş belirtmem adil olmaz çünkü tarafım her gün afiyetle kendi ürettiğim çiğ sütü afiyetle tüketirim. Teknoloji karşıtı bir kimse değilim; insanoğlu işlenmiş süt ve süt ürünlerini bir ihtiyacını karşılamaya yönelik geliştirdi onlarca, binlerce insan bu sektörde çalışıyor. Birden bu emeklere dil uzatmak bana düşmez. Kanaatimce herşeyi dengede ,belirli bir mütevazilikte değerlendirmek lazımdır. Ama şunu söyleyebilirim ki işlenmiş süt mü çiğ süt mü, değil ülkemizi tüm dünyayı ikiye bölmüş bir konudur. Çiğ sütün tüketilmesi için bakanlığımızın hastalıklardan ari sürülerden elde edilmiş, hijyen parametrelerini yerine getiren müesseselere satış müsaadesini vermesini beklemekteyiz. Tüketici kendini yetiştirerek sağlığına, cebine, olanaklarına uygun olanı belirlediği sürece doğru yol bulunacaktır. Yönetimlerin de kitlesel talep ve ihtiyaçlara adil bir yaklaşımla düzen getirmesi hepimizin temel dileğidir.

Aysun Hanım, ürünleriniz nelerdir, üyelik sisteminizi bizlere anlatır mısınız?

Ürünlerimiz; meyveden zeytinyağına, peynirden yumurtaya 8bin100 projesi geliştikçe yenileri eklenerek çeşitlenmekte. İstanbul'da Büyükçekmece' den Maltepe'ye kadar oluşturduğumuz bir dağıtım rotamız var, haftanın altı günü belirli bir bölgeye gidecek şekilde çalışmaktayız. Bu rota içerisinde yer alan üyelerimiz bizden kapı teslimi ürün alabilmekteler ve bunun için mail adresimize thesutcu@gundonumu.biz.tr' ye yazabilirler. Üyelerimizi de toprağımız, ineklerimiz ve emek veren ekibimiz /komşularımız kadar önemsiyoruz-onlar sayesinde gelişebildik. Hem ekonomik hem de sürekli sorgulayan, denetleyen yapıları tüm bu oluşumun sürekliliği ve kalitesi için önemli bir halka.

Röportaj : Hayal Senem Sayan

  • Site Yorumlarý
  • Facebook Yorumlarý Facebook Yorumlarý
Yeni yorum yaz Toplam: 1, Onay bekleyen: 0.
  1. Saim Ergin

    Tebrik eder başarılar dilerim